Ticari araç sektörünün Türkiye ekonomisindeki değerini iyi biliyoruz

Nurten BERBEROĞLU 

Commercial Vehicles World / Ticari Araçlar Dergisi İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni

Yayıncılık serüveninizi ve Aramedya’nın kuruluş sürecini anlatabilir misiniz?

Yayıncılık sektörüne ilk adım atışım yaklaşım 22 yıl önce oldu. Aramedya Uluslararası Yayıncılık’ı kurma kararını ise 2006 yılında, karlı bir şubat günü aldım. O dönemde büyük bir heyecanla şirketimizi kurduk ve çalışmalara başladık. Aramedya Uluslararası Yayıncılık kurulduğunda hali hazırda Auto Spare Parts World / Oto Yedek Parça Dergisi ve Commercial Vehicles World / Ticari Araçlar Dergimiz yayın hayatını sürdürüyordu. Onların isim ve yayın haklarını aldık. Marka tescilinden dolayı da isimlerini Türkçe ve İngilizce yaptık. Daha fazlasını yapmayı amaçlayarak bu yola çıktık ve çalışmalarımıza son hızla devam ediyoruz.

Auto Spare Parts World / Oto Yedek Parça Dergisi ve Commercial Vehicles World
/ Ticari Araçlar Dergisi sektörel olarak birbirine yakın ancak iki farklı dergi. Neden
bu sektörleri seçtiniz?

Yayıncılık hayatımdan önce uluslararası bir nakliye şirketinin ihracat departmanında çalışıyordum, lojistik ve nakliye üzerine bir kariyerim vardı. Bunun yanı sıra sigorta eksperliğinde çalıştım ve birçok kaza yapmış aracı incelemeye gitme fırsatı buldum. Dolayısıyla yedek parçalara yüksek oranda bir aşinalığım vardır. Hayatım boyunca tabiri caizse hep erkek işi yaptım. Daha önceleri Türkiye’de çıkmış yayınlara baktığımızda binek araç, ticari araç, motosiklet veya traktörlerin hepsi karma dergilerde çıkıyordu. Sonradan bunlar ayrılmaya başladı ve bu aşamada bizler de öncülük yapma fırsatı bulduk. Ticari araçlar aslında binek araçlarla aynı kategoride görülmemesi gereken ve kendi başına spesifik bir konu. Alt segmentlerinde ise hafif ticari araçlar, pikaplar, otobüs, kamyon ve çekicilerden oluşan 5 ayrı alt grup bulunuyor. Bu dergiyi yaparken asıl hedefimiz; ana ve yan sanayiyi birleştirmekti. Bu sloganla yola çıktığımızda da otomotiv sektöründe ana ve yan sanayiyi birleştiren dergi olma inancıyla yola çıktığımızı ve uzun yıllardır bu anlayışla emek harcadığımızı söyleyebiliriz. Bazı firmalarımız, “Bunu çok kişi denedi ama başaramadı, siz nasıl başaracaksınız?” demesine rağmen biz inancımızı bu doğrultuda doğru hamleler ile sürdürmeyi başardık.

İlk ana sanayi firmalarına gittiğimizde bizleri tanımadıkları için dergiyi ve dağıtım kanallarını incelemek istediler. Onlara aylık gönderimler gerçekleştirdikten sonra sayısız firma ile anlaşmalar sağladık. Ticari Araçlar Dünyası ismiyle çıktıktan sonra ismimizi Commercial Vehicles World / Ticari Araçlar dergisi olarak değiştirdik. Fakat hala bazı ordinolar Ticari Araçlar olarak gelir.

İnsanların algısında oluşturduğumuz bu değişiklik onlara jenerik bir marka alışkanlığı da kazandırdı. Türkiye’de birçok ağır vasıta ile ilgili yayın olmasına rağmen genel bir isim olduğu için akılda kalıyoruz. Şirketi 2006 yılında kurduğumuzda dergilerin bütün isim haklarını aldık. Aslında 3. projemiz olan tarım dergimizin de isim haklarını almıştık fakat bunu şirketimizin kuruluşundan 3 yıl sonra hayata geçirebildik. 3 yıldır faal olduğumuz dijital yayıncılık hayatında da isim haklarına sahip olmamız bizleri çok daha öne atmaya ve daha ileriye taşımaya sebep oldu. Doğru isim seçimi ile hem konvansiyonel hem de dijital yayıncılık adına başarılı adımlar atmamız kolaylaştı. Sektördeki ana ve yan sanayi birleştirici bir unsur olarak görülmesi ve web sitesinde de akılda kalıcı bir isim olarak görülmesinden kaynaklı tatmin edici bir başarı elde ettiğimizi belirtebiliriz.

Ulusal ve uluslararası bilinirlik ve dağıtım kanalının gücü olumlu bir imajın sergilenmesine sebep oldu. Bu alanda faaliyet gösteren her firma dergiyi biliyor ve takip ediyor. Nasıl bir gelişim süreci izlediniz?

Aslında ilk olarak araç lansmanlarına gittiğimizde çok farklı kriterlerin değişime uğradığını gözlemledik. Bu sektör binek araç kadar hızlı ilerlemese de konfor, güvenlik, tasarım, yakıt tasarrufu gibi unsurlar başarılı Ar-Ge çalışmalarının da etkisiyle çok hızlı değişti. Turkuaz
ya da fuşya pembesi renkleri dahi büyük araçlarda görebildik ve gelişmeler aslında bizlere de büyük heyecanlar kattı. Türkiye’yi jeopolitik olarak karayolları taşımacılığı konusunda hub bölge olarak nitelendirebiliriz. Burada Uluslararası Nakliyeciler Derneği gibi kurumların da üstün çabası, hukuki ve siyasal anlamda mücadeleleri bizim ülke olarak bir üst noktaya gelmemizde en büyük etkendi. Türkiye’de birçok yönden olumlu/olumsuz olay olmasına karşın insanların ilgileri hep üst sıralardaydı. Türkiye’de ekonomik anlamda sıkıntılar yaşamasına karşın yabancı firmaların hiç frene bastıklarını ya da geri durduklarını görmedik. Hatta kötü zamanlarda daha çok reklama yöneldiler. Kampanyaları ile araçlarının arkasında durdular ve sektörü desteklediler. Bunun yanı sıra dergimiz, yurt dışı fuarlarına katılma konusunda da büyük efor sarf etti.

Türkiye’deki yayınlarla mukayese ettiğimizde 3 ana dergimizin de misyonlarından birisi ihracat anlamında Türkiye’deki firmaları fuarlar aracılığıyla ve dijital kanallarla yurt dışına taşıyabilmek.

Dergilerinizin satış ve pazarlaması konusunda nasıl bir yol izliyorsunuz?

İlk aşamada ana sanayi ile çalışıyoruz. Bunun yanında üretici, toptancı ve distribütörlüklerle ilerliyoruz. Yazılı ve yüz yüze görüşmelerimiz oluyor. Bu firmaların tamamı güncel dağıtım
listelerimizde yer alıyor. Türkiye’de 200’e yakın PR ajansı var. Haber akışını ve raporlamaları birlikte çalışıyoruz. Bu ajanslarla da ilişkilerimizi hep iyi düzeyde tuttuk. Elimizden geldiği
kadarıyla haberlere basılı mecrada yer veriyoruz. Dijital dönüşümümüzle birlikte güncel haberlere çok daha hızlı bir şekilde mecralarda yer vererek raporlama yapmaya çalışıyoruz.
Yüz yüze iletişim bizim işimizin ana parçası. Düzenli olarak müşteri ziyaretleri yapıyoruz. Dijitali de bu amaçla kullanmak istediğimiz zamanlarda duyurularımızı da mailing yoluyla gerçekleştiriyoruz. Bu gibi hamleler bizim hiç tanımadığımız kişileri ve firmaları da etkiliyor ve bizleri arayarak iletişime geçiyorlar. 20 yıl öncesinde Auto World dergimizi herkes Nurten Hanım’ın dergisi olarak bilirdi. Fakat Ticari Araçlar dergimizi yaparken ben bunu bu
imajdan kurtarmaya çalıştım ve başardığıma inanıyorum. İmtiyaz sahibi olarak kendimi ön
planda tutmadan bunun satış ve pazarlamasını yapmaya çalıştım ve bu hamlenin daha doğru olduğunu düşünüyorum. Çünkü hatır gönül ilişkileriyle profesyonellik çizgimizi
koruyamayacağımıza inanıyorum. Bu doğrultuda da isim kullanmak yerine kurum adına işlerimizi pazarlamak istiyoruz.

Dernek, vakıf, firma gibi birçok kurumla iletişiminiz ve ilişkileriniz var. Bu ilişkilerinizi nasıl kurdunuz ve nasıl yönetiyorsunuz?

Biz dergilerimizi reklam-haber ilişkisi üzerine kurmadık. Bu bizim yayıncılık anlamında
en önemli prensiplerimizden birisidir. Uzun yıllar herhangi bir bağlantımız olmayan fakat haber niteliği taşıyan farklı firmaların haberlerine de öncelik verdik hatta ön kapağa kadar taşıdık. Birçok firmanın yaptığı gibi reklam bu tarafta, ilanı öbür tarafta kullanmak gibi bir bakış açısıyla bakmadık. Bunun yerine doğru bilgiyi, doğru adımlarla yayınlamayı amaç edindik. Her dergimizin yazı işleri için de aslında ayrı ayrı arkadaşlar ile çalışmayı
tercih ettik. Son 2 yıldır ise dergilerimizin yazı işlerini bir ajansa teslim ettik. Bu durum bizlere dergilerimizin vizyonunu geliştirme fırsatı sundu. Aslında kendi içimizde haberleri, yazıları, reklamları veya genel hatlarıyla dergiyi değerlendirdiğimizde tekrara düştüğümüzü ve bakış açımızın kısır döngü içerisinde kaldığını fark ettik. Farklı kişilerin oluşturduğu başarılı bir kurum, bizlere yenilenmemiz açısından daha büyük şeyler kattı. Bununla birlikte daha çok toplantıya gitme, milletler arası organizasyona katılma ve özel röportajlar yapmak fırsat bularak firmaların gündemlerine başarıyla girebilmeyi sağladık.

Dijitale dönüşüm konusunda eskiden beri bir değişim içerisinde ilerliyorsunuz. Günümüzde sizin dijital yayıncılığa bakış açınız nedir? Derginizin hangi dijital kanalları var?

3,5 yıl evvel dergilerimizin web sitelerini açtığımızda düzenli olarak haber girme prensibiyle ilerledik. 1 yıl boyunca sadece haber yükleme ve mailing takibi ile bir akış sürdürdük. Sonrasında bu durumun etkisini çok fazla göremeyince haftalık mailing programına geçiş yaptık. Burada da birtakım şeyleri manuel olarak öğrendik. O arada web sitemiz  konusunda bizlere hizmet veren ajansımızla insanları sıkmadan, kısa ve net mesajlar verme kararı aldık ve haberlerimizi de bu doğrultuda seçmeye başladık. Türkiye’ye Türkçe yayın, yurt dışına İngilizce yayın olarak, en önemlisi de düzenli bir şekilde paylaşımlar yapıyoruz. Bu noktada çok güzel geri dönüşler alıyoruz ve insanların bizleri tanımasına fırsat veriyoruz. 2017 ile 2018 yılını mukayese ettiğimizde dergilerimizde %100 – %150 civarı artışlar tespit ettik. Dijital dünyanın yanı sıra basılı yayın devam ediyor çünkü insanlar hala dokunmayı ve saklamayı seviyorlar. Buna rağmen birçok ülke zamandan ve hız alışkanlığından ötürü basılı yayının aksine dijitali takip etmeyi istiyor. Biz de bu aktifliğin devam edeceğini ve daha çok yaygınlaşacağını düşünerek yıllar öncesindeki çalışmalarımızı gerçekleştirdik. Kısaca özetlememiz gerekirse 10 yılda uyguladığımız çalışmalar, son 2-3 yılda çok daha pratik ve hızlı bir şekilde gelişti.

Ekip arkadaşlarınızı seçerken nasıl bir bakış açınız var?

Eskiden daha çok “Yetiştirilmek üzere” alınması gerektiğini; insanların bu işleri yaparken gönül bağı ile yapması gerektiğini düşünüyordum. Mesleğini özel hayatlarıyla birleştirebilecek insanları tercih ettim. Bu düşünce biçimi de insanların kendi geçmişiyle de alakalı oluyor. Mesleğimizin mesaisi yok. Biraz daha farklı bir prensiple çalışıyoruz; daha rahat ortamlarda ve saatler içerisine sıkıştırılabilecek bir meslek olmadığını fark ettim. Daha sonraki dönemlerde bu “Yetiştirilmek üzere eleman” kavramından kurtulup daha profesyonel isimleri bünyemize katmanın doğru olacağını keşfettim.

İşin temelinde çok farklı dinamiklere sahip bir meslek olmamız yatıyor. Gündem çok hızlı değişiyor ve bizler de meslek içerisinde hala öğrenme dinamiği içerisinde ilerliyoruz. Özellikle de dijital bağlamda sürekli bir farklılık ve gelişimin gözlemlenmesi mümkün.

Bu gelişmeyle birlikte; az zamanda çok iş yaptığımızı, daha hızlı gelişim gösterdiğimizi ve vizyonumuzda değişim gerçekleştiğini gözlemledik.

Hedef kitleniz kimlerden oluşuyor?

Dergilerimizde birincil hedef kitlemiz, ana sanayi ve araç üreticileri. Bunun yanında servisler, malzeme tedarik eden üreticiler, yedek parçacı ve toptancılar, yazılım firmaları. Son kullanıcıya hitap etmekle birlikte aslında insanın, gıdanın, hayvanın taşındığı her şey bizlerin hedef kitlesi. Unutmamak gerekir ki; taşımanın da taşıması var ve bu bağlamda canlı cansız taşınabilen her şey hedef kitlemize giriyor.

Sizce Türk ticari araçları sektörünün önü açık mı?

Bence Türkiye’de yapılacak daha çok şey var bu yüzden de sektörün önü sonuna kadar açık. İnsanların Türkiye’ye ilgisi sonuna kadar devam edecek. Bir yatırım yaparken artıları
eksileri düşünebilir fakat o kadar çalkantılı dönemlerde bile birçok firma yatırımlarına devam ediyor. Firmaların çalışmalarına bakıldığında olumsuzluğun çok da ön plana
sürülmemesi gerektiğine inanıyorum.

Derginizi hangi alanlarda dağıtıyorsunuz?

Türkiye’de ve yurt dışında birincil dergi dağıtım kanalımız aslında fuarlar, sanayi siteleri, resmi kurumlar, dernek üyeleri ve konferanslar. Bunun  yanı sıra çok daha hızlı ve görünür
kılmak adına pilot olarak seçilen belli sanayi bölgelerinde de ücretsiz olarak dağıtımlarımız gerçekleşiyor.

150. sayınız için neler söylemek istersiniz?

Aslında benim uğurlu rakamım 13 ve şirketin de 13. yaşı. O yüzden bunun da bizlere bir dönüm noktası niteliğinde etki sağlayacağını düşünüyorum.  Bana göre rakamların bir dili var ve bu inancımdan ötürü bu tarz önemli rakamların insanlara etkileşim yaratacağına inanıyorum. Geriye dönük baktığımızda da ben dergiyle alakalı olarak yapmak istediğimiz çok şeyi yapmış olduğumuza inanıyorum. Çok şey planlandı ve uygulamada
başarılı bir şekilde sunuldu. Bu sayımızda sektördeki çok önemli isimler ve partnerlerimiz bizimle görüşlerini paylaştılar. Bu bize büyük onur verdi. Herkese çok teşekkür
ederiz. Bununla birlikte eleştirilere de sonuna kadar açığız. Sonuç olarak daima olumlu olduğu kadar olumsuz yanlarda kalıcı olarak bizleri besliyor ve geliştiriyor.

İddialı bir şekilde belirtmek isterim ki hiç kesintisiz bir şekilde ilerleyebilmek ekibimizin gurur duyduğu bir hamle. 150 sayıdır birçok olay yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz.

150 sayıdır sektörünüz içerisinde her zaman iş yapış ve uygulayışınızla hep bir adım önde oldunuz. Peki bunun bir adım sonrasında neler var? Hedefleriniz, görüşleriniz, vermek istediğiniz mesaj ve ulaşmak istediğiniz yer neresi?

Otomotiv endüstrisinin 4 adet dalı var; binek araç, ağır vasıta, traktör ve motosiklet. Ticari araçlardan sonra tarım dergimizi de yaptık. Devamında motosiklet dergisini de çıkardık ama sektörü sürükleyen ana konu ticari araçlardan geçiyor. Bizler de bunun bilincinde dijital kanallarda bu konuda

daha etkin kullanım ile daha fazla kişiye ulaşmak, buradaki etkileşimi arttırmak istiyoruz. Çağa ayak uyduracak bir tempo ile girişlerin ve akışın sağlanması, web sitelerimizin iyileştirilmesi, altyapılarının güçlendirilmesi çalışmalarını gerçekleştiriyoruz. Bunun yanı sıra sosyal medya hesaplarımız arasında Facebook, Twitter ve Instagram var. Düzenli olarak haber girişleri ve mailinglerimiz bu platformda etkimizi arttırırken, basılı yayınlarda da yayın sürecine devam edeceğiz. Özellikle uluslar arası fuarlarda temsiliyeti daha fazla arttırıp daha fazla noktaya gitmek istiyoruz.

Türk otomotiv sanayi ve ticari araçlar sektörünü ulaşabileceğimiz potansiyel kişilere ve kurumlara daha fazla tanıtmak ve onların da buraya ilgisini çekip, etkileşimi arttırma misyonunu geliştirmek istiyoruz. Bu bağı daha da kuvvetlendirmek adına temsiliyet bağını kuvvetlendirmeyi hedefliyoruz.

Dergi yapmanın aslında birçok inceliği olduğunu söyleyebiliriz. Basın bültenlerinin derlemesi şeklinde bir dergi çıkarmak yerine deneyimleyerek bir derleme yapıyorsunuz. Bu deneyimlerden biri de test sürüşleri diyebiliriz. Siz test sürüşlerine çıkıyor musunuz?

Biz bu alanda hemen hemen her alana inip tecrübe sahibi olmaya çalıştık. Örneğin sanayiye indik; tamirci, ustalar ve profesyonellerle görüştük. Araçları imalathanelerde gözlemledik ve üst düzey işletmelerde fabrika gezilerine katılım sağladık. Bu gezileri daha birçok üst markanın da içine dahil olarak gerçekleştirdik. Türkiye’de de yurt dışında da birçok fabrikayı birebir gözlemleme şansı elde ettik. Yurt dışında kamyon, otobüs, hafif ticari araç kullanımları da gerçekleştirme fırsatımız oldu. Dolayısıyla dergilerimizle ilgili test sürüşlerine de katıldık ve trafiğe kapalı alanlarda da aktif bir şekilde sürüşler de gerçekleştirdik.

Çin, Brezilya, İngiltere, İsveç, Dubai, Suudi Arabistan, Mısır, Cezayir, Fas, Şili, Rusya ve en önemlisi de defalarca Avrupa ülkelerine dergilerimizi ulaştırmayı başardık.

Erkek egemen bir sektörde bir kadın olarak başarıyla ayaklarınızın üstünde durmayı nasıl başardınız?

Türkiye’de yaşayan bir kadın olarak, sektörde kadınların çalışma alanlarında söz sahibi olmalarıyla alakalı zorlukları gözlemleyerek daima inançla ilerlediğimi belirtmek isterim. Eskiden Konya, Ankara, İzmir, Bursa ve Trabzon gibi birçok yere ziyaretlerimiz oluyordu. Bununla birlikte birçok yurt dışı fuarlarına katıldık. Avrupa’da bu tarz şeylerle çok karşılaşmadık ama Türkiye’de sanayi sitelerini gezdiğimiz zaman şoförümüz olduğu halde ya da şirketten başka bir erkek arkadaşımız olmasına rağmen “Buralara nasıl geldiniz?” sorularına maruz kaldık. Yeri geldi çoğu  erkeğin giremediği yerlere girdik; çünkü herkes plazalarda oturmuyor ya da lüks AVM’lerde ofisleri yok. Hiçbir yer ayırt etmeden ziyaretlerimizle bu konumlara yükselebildik. Yeri geldiği zaman kadın olmanın gerçekten zorluğunu yaşadım. Bir basın toplantısına gittiğimizde 20-30 kişi gibi bir ekipte, eskiden aramızda 2-3 tane kadın katılımcı olurken günümüzde artık daha fazla katılım söz konusu. Gerek yazı işleri gerekse muhabirlik kısmına baktığımızda artık kadınların çok daha fazla mesleğe katılım gösterdiğini gözlemledik. Özellikle de otomotiv sektörüne yönelik yayın yapan bir kadın olarak sektörde kadınlık kimliğimi kullanmadan işini yapan sayılı isimlerden biri olmak benim için daha fazla gurur kaynağı oldu. Bir Karadeniz kadını olarak güçlü bir isim olarak tanınmam da çok daha etkili oldu.

Bunları da beğenebilirsin